İzleyiciler

Contact

BANA ULAŞMAK İÇİN: mymyprincesss@hotmail.com/// Instagram: @myprincesss Twitter:@my_myprincess

22 Ekim 2012 Pazartesi

Mutlu Haftalar....







Günaydınlar Herkese....
Eğer bu sabah hastalıklı değil de sağlıklı uyanmış iseniz,
bir hafta sonrasını göremeyecek olan bir milyon insandan daha şanslısınız. 
Bir harp tehlikesi ile, işkence görmek ihtimali ile ve sağ kalma korkusu ile karşı karşıya değilseniz, 500 milyon insandan daha iyisiniz.

Buzdolabınızda yiyeceğiniz,üzerinizde elbiseniz, başınızı sokup uyuyabileceğiniz bir eviniz varsa, dünyadaki insanların çoğundan daha zenginsiniz.

Bankada ve cüzdanınızda para varsa, dünyanın en imtiyazlı % 8'i arasındasınız... Anneniz, babanız sağ ise ve boşanmamışlarsa, siz bu dünyada nadir kişilerden birisiniz. Bu yazıyı okuyabiliyorsanız bu demektir ki; birisi sizi düşündü ve bunu önerdi.. Çünkü okuma yazma bilmeyen 2 milyar kişiden biri değilsiniz. Paraya ihtiyacın yokmuş gibi çalış.. Kimse seni üzmemiş gibi sev.. Kimse seni seyretmiyormuş gibi danset.. Kimse seni dinlemiyormuş gibi şarkı söyle.. Cennet dünyadaymış gibi yaşa..



BU SABAH GÜNLERDEN "PAZARTESİ" OLSA DA , Güne gülümseyerek başlayın. Katrilyonlarca atomu iki dudak ucuyla havaya kaldırıp evreni yerinden oynatın....
UNUTMAYIN, "DÜNYANIN VE İNSANLARIN", SİZİN GÜLÜMSEMENİZE İHTİYAÇLARI VAR..




12 Ekim 2012 Cuma

HAYAT!!





Arada bir, çok bunaldığınızda...
-
Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı…

Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde… Deniyordu ki;

“arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün”…

Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım…

Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum…

Ama “kendi ölümümüzü ve cenazemizi” düşünmemiz tavsiye ediliyordu…
Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an…

Ama önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim… Diyordu ki; “bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız…

Özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın…”

O andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün… Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin… Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların yanında bu acının ve geri dönülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın…

Bırakın canınız yansın, bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz… Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi… Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini… Akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin…

**************

Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen düşünmeye başladım…

Eşimi, oğlumu, annemi, babamı, kardeşlerimi ve diğer tüm çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine…

Birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini… Hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı…

Görüyordum işte “babaaaa…” diye ağlayan biricik oğlumu…

Eşim kucağında “ağlayan emanetimle” ayakta durmaya çalışıyordu perperişan…

Koca çınar babacığım, belli belirsiz dualar okuyordu, o gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla…

Annem, ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi hem içine hem dışına akıtıyordu gözyaşlarını…

Kardeşlerim, akrabalarım “çok erken gitti, doyamadı oğluna..” diyordu acıyan ses tonlarıyla…

Ve dostlarım… Onlar da şaşkındı… Bazısı “daha dün birlikteydik, nasıl olur..” diyordu…

Bunları seyredip onlara “hayır ölmedim, burdayım..” demek istedim hayal olduğunu unutup…

Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devamını okumadan kitabın…

*************

Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide… Belki de hiç aklımıza gelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti yazar… Kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim… Almam gereken dersi ve mesajı almıştım… Şimdi ne kitabın adını ne de yazarı hatırlamıyorum… Şu an bunları yazarken bile çok kötü oldum… Bu olayda tek farkındalık da yok üstelik… Biraz kendime geldikten sonra devam ettim hayatımın en zor hayaline… Sırada evremdekilerin ölümümün akabinde neler söyleyecekleri vardı… Usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında… Onlarda bıraktığım izleri, yaşananları ve yaşanamayanları elden geçirerek ben konuşturacaktım hayalimde…

İçlerini kuyacaktım, senaryo bana ait olarak…

Yaşarken neler yazmıştım, ölümümle neler okuyacaktım… Gerçek duygularıydı ulaşmaya çalıştığım, ölüm acısının etkisiyle girilen duygusal mod değildi, deşifre etmem ereken metin…

Diğerlerine geçmiyorum… Bu yazıyı şu an yazıp sizlerle paylaştığıma göre “diğerlerine” artık sizler de dahilsiniz…

Düşünün, bir gün bir mail ulaşıyor mail-boxınıza “ölmüş” diye… Sizler kimbilir neler düşünür ve yazardınız… Eşim şu an yanımda ağlıyor, sanki gerçekmiş gibi…

Oysa ki yazarın amacı “Yaşamanın ve hala nefes alıyor almanın kıymetini göstermekti…” Benim de öyle…

Lafı çok uzattım farkındayım… Ama hayat dediğimiz çözümü zor süreç 2 satırla özetlenemeyecek kadar girintili çıkıntılı…

Ben o gün kurduğum o hayalle, canımın tüm yanmasına rağmen YENİDEN DOĞDUM…

Bilgisayar diliyle “format attım hayatıma”…

Sahip olduklarımın farkına vardım ve hala nefes alıyor olduğum için şükrettim…

Gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş, oyun perde demişti…

Peki ya hayal değil de, gerçek olsaydı ve perde bir daha açılmamak üzere kapansaydı…

İşte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş olmalı…

Belki gerildiniz, kötü oldunuz ama devamını getirirseniz buna değer bence…

Ben bugün biraz melankoliğim ve biraz abartmış olabilirim…

Hani sanatçı ve şairiz ya ondandır belki…

Ölümün kime ve ne zaman geleceğini Yüce Allah’tan başka bilen yok… İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve nefes alıyorken yapabileceklerinizi yapın, ertelemeyin…

Bilerek – bilmeyerek kırdığınız kalpleri tamir edin…

Sizi sevenlere ve sevdiklerinize daha fazla zaman ayırın…

Biraz Hıncal abi tarzı olacak ama, sevginizi ve verdiğiniz değeri haykırın onlara iş işten geçmeden…

Ve en önemlisi;

VERDİĞİ -VERMEDİĞİ, ALDIĞI – ALMADIĞI HERŞEY İÇİN, TEKRAR TEKRAR ŞÜKREDİN YÜCELER YÜCESİ YARADAN’A…
(alıntı)

Sevgilerimle..
M.P

8 Ekim 2012 Pazartesi

Bir Babanın Gelin Olacak Kızına Yazdığı MEKTUP :((




Kızım gelecek birazdan
                                                Çok az vaktimiz kaldı, hala ürperiyor ve korkuyorum
                Ya duramazsam ayaklarımın üzerinde?
Ya bırakıpta kendimi ağlarsam gözünün önünde?

Hayır yapamam! Bu olmamalı
Toparlanmalıyım bir an önce
Her zamanki gibi dik durmalıyım karşısında
Hem kızımı "erkekler ağlamaz, hele babalar hiç ağlamaz" diye inandırmıştım
Sürdürmeliyim o koca yalanı

Kızım gelecek birazdan yanıma
Canımın yongası, yüreğimin ta şurası
Daha şimdiden hissediyorum belimin orta yerinden kırıldığını
Çözüldüğünü dizlerimin bağını

O gelmeden kendimi toparlamalı ve alıştırma yapmalıyım
Onu gelinlik içinde görür görmez "prensesler gibi olmuşsun kızım" demeliyim
Ya da yok
"Canım yavrum, o kadar güzel olmuşsun ki seni vermekten vazgeçebilirim" demeliyim
Ya da şöyle diyeyim en iyisi
"Birisi cennetin kapılarını açık bırakmış da bu melekler güzeli buraya mı kaçmış?" desem

Ama ağlar ben bunları söylersem
Zaten o benim hep prensesim, hep melekler güzelimdi
En iyisi hiçbir şey demeden
"Hayırlı uğurlu olsun kızım, Allah başınızı bozmasın"diyeyim kestirmeden

Ama bu da çok katı olmaz mı?
Olsun, zaten kızım beni hep katı bilirdi
Bir yere gitse "neredeydin?" diye
Gittiği yerden geç gelse " kız başına bu saate kadar ne geziyorsun?" diye kızardım
O da surat asar, bazen karşılık verir giderdi karşımdan

Ama benim ona hep kızdığımı ve baskı kurduğumu düşünsede
Hiç kızmadım ben melekler güzelime
Kızamazdım, kıyamazdım

Başına bir şey gelir, incinir, korkar da yanında ben olamam diye titrerdim
Onun tırnağına taş deyse benim yüreğime kan akardı
Onun saçının teli kopsa benim yüreğim doğrulmazdı
Babaydım ben, sevdiğimi değilde hep tepkilerimi belli ederdim

Hep sevdim onu belli etmeden
Geceleri az mı izledim gizli gizli uykusunu bölmeden
Az mı dua ettim "Allah'ım alma canımı kızımın mutlulukla mürvetini görmeden"

Kızım gelecek birazdan
Daha doğrusu öpüp elimi helallik isteyecek, uçacak yuvadan
Boğazım düğüm düğüm, yüreğim iki büklüm
Keşke açabilsem de yüreğimi öpse kızım kanayan bu yaramdan
Öpse de geçse acısı her yandan

Kızım gelecek ve gidecek birazdan
Kızım gidiyorsun da yokluğuna nasıl dayanacak bu ruhsuz sandığın baban?
Ağlarsam eğer sanma ki sadece mutluluktan, hepsi ayrılıktan tomurcuğum
Hepsi ayrılıktan

Çok sevdi seni baban
Çok ağladı içinden ama gözünden yaş akmadan
Hasta olduğunda, düştüğünde, üşüdüğünde, üzüldüğünde
Katı değildim ben kızım
Sadece sana karşı hassas ve zayıf olduğumu bilme diyeydi hepsi
Yani kınalı kuzum hepsi yalandan, hepsi korkudan

Seni çok seviyorum kızım
Gidişine kan ağlasamda yine yalan söyleyeceğim sana
Mutluluktan ağlıyorum desemde halbu ki ayrılıktan
Halbu ki yokluğuna alışamayacak oluşumdan

Güle güle git diyecek kızına bu yorgun babası
Mutlulukla dolsun diyecek evi, yuvası
İncinmesin yüreğin, akmasın diyecek gözünün yaşı
Kurban olur ona babası
Desem mi ona acaba
"Hadi babası, öp de geçsin bu ayrılık acısı"...


:((((((
 PS. : Canım babam, canım annem allah bizi hiç ayırmasın....
benım ömrümden alsın size versin...M.p